Sayın Okul Müdürüm, Değerli Öğretmen arkadaşlarım, Sevgili Öğrenciler…

Bugün 10 Kasım...

Bugün hüzünlüyüz...

Bugünün anlamı bir başka bizim için...

Hatırlatmayın bana dokuzu beş geçeyi,

Hele puslu geçen o geceyi….

Söyletmeyin Kasım adlı iki heceyi,

Bu benim en büyük yasım.

Bu Ata’mın öldüğü tarih, 10 Kasım.

“10 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu Mustafa Kemal Atatürk'ün 85 yıl önce 10 Kasım 1938'de, saat dokuzu beş geçe çok sevdiği ülkesine ve hayata veda ettiği gündür. “

Atatürk'ün ölümsüzlüğe uğurlandığı günün yıldönümünde herkese düşen en büyük görev; "Atatürk`ü ve en büyük eseri Cumhuriyet`i anlamak, Cumhuriyet`in değerlerini her koşulda korumak, Türkiye`yi aydınlık yarınlara taşımaktır"

  • Dünyanın en seçkin ve en saygın lideri şöyle diyordu:

“İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her kösesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ideal için uğrasan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”

Bugün burada, bu daracık zamanda Atatürk'ü anlatmanın imkânı yoktur elbette. Şurası bir gerçektir ki hakkında binlerce kitap yazılan; sayısız araştırmalara, makalelere konu olan Atatürk'ü ve onun muazzam kişiliğini bütün yönleriyle anlatamayız. Atatürk'ü anlatmak zor ve uzmanlık isteyen bir iştir; çünkü o yeryüzüne bir insan olarak gelmiş, bir cihan olarak gitmiştir

Sevgili öğrenciler, ulusumuzun geleceğinin sizlerin elinde olacağını bilen Atatürk, "Gençler! Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizlersiniz." demişti. Öyleyse sizler Atatürk gibi yüce bir varlığın önderliğinde yetişen ve bugünlere kavuşan mutlu bir ulusun çocuklarısınız. Bize bıraktığı ışık yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir. Bu ışık sadece yolumuzu değil, içimizi de ısıtıp aydınlatmaktadır.

Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş Cumhuriyetimizin kurucusu olan eşsiz devlet adamı, büyük komutan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, aramızdan ayrılışının her yıldönümünde  büyük bir özlem, sevgi ve saygıyla anacağız.     

“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, bugün aramızdan ayrılmış, o çok sevdiği vatan toprağına kavuşmuştur. Lakin O’nun fikirleri, hayal ve özlemleri, ilke ve devrimleri, idealleri ve düşünceleriyle yaşamakta ve yaşamaya da devam edecektir. Kahraman Türk halkı ile birlikte kurduğu Cumhuriyet ve elde ettiği bağımsızlık, O’nun bu vatana en büyük hediyesidir. Bu yüzden Atatürk asla ölmeyecek, kalplerde ve dimağlarda yaşamaya devam edecektir.

Mensubu olduğu Büyük Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven ve kısacık yaşamı içine yüzyılları sığdıran Mustafa Kemal, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini halkına adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.

Sevgili arkadaşlarım; Atatürk’ü sevmek demek O’nun izinde yılmadan yürümek demektir. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı her dönemde genç nesillere önem vermiştir. Hedefleri olan ve bu hedeflere emin adımlarla yürüyen genç nesiller inşa etmeyi arzulamıştır. Bu noktada sizlere düşen görev; O’nun hedeflediği gelişmiş, çağdaş ve güçlü Türkiye için, kurduğu Cumhuriyete sahip çıkarak, çalışkan, dürüst, ahlaklı ve vatanını seven birer birey olmaktır. Bu konuda tüm arkadaşlarımızın aynı inançta olduğuna inanıyorum.

O, hep Türk milletine güvendi ve inandı. Tarihte büyük devletler kuran, tarihe yön veren, tarihi okumaktan çok yazmayı seven, yüksek bir medeniyet seviyesine sahip olmuş Türk milletinin büyüklüğüne inanmış ve Türklüğü ile hep gurur duymuştur. Kahramanlık, vatan sevgisi, bilim ve fenne bağlılık, sanata değer verme gibi üstün özelliklere sahip Yüce Türk ulusunun, çağdaş dünya içinde yer alacağına inandı. Bunun için çabaladı. Kurtuluş Savaşı'nın ardından söylediği "En büyük davamız, en medeni ve gelişmiş, refah içinde bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir." sözü bunu kanıtlamaktadır.

O, gittiği her vilayette, ilk ziyaretini okullara yaparak, öğrencilere ve öğretmenlere verdiği değeri göstermiştir. O, bir çiftçinin yanında çiftçi, halkın sorunlarını dinlerken içten ve sıradan bir insan gibiydi. O, Toroslarda keçisini otlatan bir Yörük için özgürlük, Hindistan'dan Afrika'ya kadar olan milletler için bağımsızlık sembolüydü.

Böyle bir liderin kıymetini bilmek, onu anlamak, yolunda gitmek asla zor değil.

Sevgili öğrencilerim,

Türk Milletini ayağa kaldıran, kimlik kazandıran, hem milliyetçi, hem de halkçı olan bu kahramanı, daha iyi anlayın.

  1. yıl nutkunda el yazısıyla yazıp sonradan çizdiği cümlesinde şöyle diyor Atatürk:

'BENİ HATIRLAYINIZ' . Tüm ömrünü verdiği milletinden bunu bile istemeyi uygun görmeyip üzerini çizen, yüce gönüllü insan ve büyük liderimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğilirken "SENİ HİÇ UNUTMADIK Kİ HATIRLAYALIM" diyorum.

Sevgili arkadaşlar,

Atatürk, toplumun her kesimini kucaklayan bir halk adamıydı. Köylüsüne, çocuğuna, gencine, öğretmenine, sanatçısına, sporcusuna, kadınına, askerine ve yaşlısına... Kısacası toplumun tüm kesimine değer vermiş ve destek olmuştur. O, tam anlamıyla bir halk adamıydı; çünkü hep halkı için uğraşmış, halktan birisi gibi davranmıştır. Onun "Benim için en büyük makam ve ödül, Türk milletinin bir ferdi olarak yaşamaktır." sözü de bunu kanıtlar.

Bugün, bizlere düşen görev, Atatürk’ün yolundan, yüzümüzü geleceğe dönmek, ufkumuzu geniş, hedeflerimizi büyük tutmaktır. Bunun için, 10 Kasım’ları aydınlık geleceğimize yönelik atılımlarımızın esin kaynağı haline getirmeliyiz. Onun hayalleri ile yaşamalı, ülkülerini yaşatmalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamı, kahraman asker Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Onun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Aziz ruhun şâd olsun. İlahi makamında rahat uyu ATAM…

KARTANEM ANAOKLU

Sayın Okul Müdürüm, Değerli Öğretmen arkadaşlarım, Sevgili Öğrenciler…

Bugün 10 Kasım...

Bugün hüzünlüyüz...

Bugünün anlamı bir başka bizim için...

Hatırlatmayın bana dokuzu beş geçeyi,

Hele puslu geçen o geceyi….

Söyletmeyin Kasım adlı iki heceyi,

Bu benim en büyük yasım.

Bu Ata’mın öldüğü tarih, 10 Kasım.

“10 Kasım, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucu Mustafa Kemal Atatürk'ün 85 yıl önce 10 Kasım 1938'de, saat dokuzu beş geçe çok sevdiği ülkesine ve hayata veda ettiği gündür. “

Atatürk'ün ölümsüzlüğe uğurlandığı günün yıldönümünde herkese düşen en büyük görev; "Atatürk`ü ve en büyük eseri Cumhuriyet`i anlamak, Cumhuriyet`in değerlerini her koşulda korumak, Türkiye`yi aydınlık yarınlara taşımaktır"

  • Dünyanın en seçkin ve en saygın lideri şöyle diyordu:

“İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemik, geçici Mustafa Kemal... İkinci Mustafa Kemal, onu "ben" kelimesiyle ifade edemem; o, ben değil, bizdir! O, memleketin her kösesinde yeni fikir, yeni hayat ve büyük ideal için uğrasan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasını temsil ediyorum. Benim teşebbüslerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan, yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur!”

Bugün burada, bu daracık zamanda Atatürk'ü anlatmanın imkânı yoktur elbette. Şurası bir gerçektir ki hakkında binlerce kitap yazılan; sayısız araştırmalara, makalelere konu olan Atatürk'ü ve onun muazzam kişiliğini bütün yönleriyle anlatamayız. Atatürk'ü anlatmak zor ve uzmanlık isteyen bir iştir; çünkü o yeryüzüne bir insan olarak gelmiş, bir cihan olarak gitmiştir

Sevgili öğrenciler, ulusumuzun geleceğinin sizlerin elinde olacağını bilen Atatürk, "Gençler! Cumhuriyeti biz kurduk, onu yaşatacak sizlersiniz." demişti. Öyleyse sizler Atatürk gibi yüce bir varlığın önderliğinde yetişen ve bugünlere kavuşan mutlu bir ulusun çocuklarısınız. Bize bıraktığı ışık yolumuzu aydınlatmaya devam etmektedir. Bu ışık sadece yolumuzu değil, içimizi de ısıtıp aydınlatmaktadır.

Hayatının en son anına kadar ülkesine hizmet etmiş Cumhuriyetimizin kurucusu olan eşsiz devlet adamı, büyük komutan Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü, aramızdan ayrılışının her yıldönümünde  büyük bir özlem, sevgi ve saygıyla anacağız.     

“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, bugün aramızdan ayrılmış, o çok sevdiği vatan toprağına kavuşmuştur. Lakin O’nun fikirleri, hayal ve özlemleri, ilke ve devrimleri, idealleri ve düşünceleriyle yaşamakta ve yaşamaya da devam edecektir. Kahraman Türk halkı ile birlikte kurduğu Cumhuriyet ve elde ettiği bağımsızlık, O’nun bu vatana en büyük hediyesidir. Bu yüzden Atatürk asla ölmeyecek, kalplerde ve dimağlarda yaşamaya devam edecektir.

Mensubu olduğu Büyük Türk Milleti'ni sonsuz bir aşkla seven ve kısacık yaşamı içine yüzyılları sığdıran Mustafa Kemal, milleti için her türlü zorluğa katlanmış ve kendini halkına adamıştır. Onun "Ben, gerektiği zaman en büyük hediyem olmak üzere, Türk milletine canımı vereceğim" sözü, milletini ne kadar çok sevdiğini göstermektedir.

Sevgili arkadaşlarım; Atatürk’ü sevmek demek O’nun izinde yılmadan yürümek demektir. Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı her dönemde genç nesillere önem vermiştir. Hedefleri olan ve bu hedeflere emin adımlarla yürüyen genç nesiller inşa etmeyi arzulamıştır. Bu noktada sizlere düşen görev; O’nun hedeflediği gelişmiş, çağdaş ve güçlü Türkiye için, kurduğu Cumhuriyete sahip çıkarak, çalışkan, dürüst, ahlaklı ve vatanını seven birer birey olmaktır. Bu konuda tüm arkadaşlarımızın aynı inançta olduğuna inanıyorum.

O, hep Türk milletine güvendi ve inandı. Tarihte büyük devletler kuran, tarihe yön veren, tarihi okumaktan çok yazmayı seven, yüksek bir medeniyet seviyesine sahip olmuş Türk milletinin büyüklüğüne inanmış ve Türklüğü ile hep gurur duymuştur. Kahramanlık, vatan sevgisi, bilim ve fenne bağlılık, sanata değer verme gibi üstün özelliklere sahip Yüce Türk ulusunun, çağdaş dünya içinde yer alacağına inandı. Bunun için çabaladı. Kurtuluş Savaşı'nın ardından söylediği "En büyük davamız, en medeni ve gelişmiş, refah içinde bir millet olarak varlığımızı yükseltmektir." sözü bunu kanıtlamaktadır.

O, gittiği her vilayette, ilk ziyaretini okullara yaparak, öğrencilere ve öğretmenlere verdiği değeri göstermiştir. O, bir çiftçinin yanında çiftçi, halkın sorunlarını dinlerken içten ve sıradan bir insan gibiydi. O, Toroslarda keçisini otlatan bir Yörük için özgürlük, Hindistan'dan Afrika'ya kadar olan milletler için bağımsızlık sembolüydü.

Böyle bir liderin kıymetini bilmek, onu anlamak, yolunda gitmek asla zor değil.

Sevgili öğrencilerim,

Türk Milletini ayağa kaldıran, kimlik kazandıran, hem milliyetçi, hem de halkçı olan bu kahramanı, daha iyi anlayın.

  1. yıl nutkunda el yazısıyla yazıp sonradan çizdiği cümlesinde şöyle diyor Atatürk:

'BENİ HATIRLAYINIZ' . Tüm ömrünü verdiği milletinden bunu bile istemeyi uygun görmeyip üzerini çizen, yüce gönüllü insan ve büyük liderimizin aziz hatırası önünde saygıyla eğilirken "SENİ HİÇ UNUTMADIK Kİ HATIRLAYALIM" diyorum.

Sevgili arkadaşlar,

Atatürk, toplumun her kesimini kucaklayan bir halk adamıydı. Köylüsüne, çocuğuna, gencine, öğretmenine, sanatçısına, sporcusuna, kadınına, askerine ve yaşlısına... Kısacası toplumun tüm kesimine değer vermiş ve destek olmuştur. O, tam anlamıyla bir halk adamıydı; çünkü hep halkı için uğraşmış, halktan birisi gibi davranmıştır. Onun "Benim için en büyük makam ve ödül, Türk milletinin bir ferdi olarak yaşamaktır." sözü de bunu kanıtlar.

Bugün, bizlere düşen görev, Atatürk’ün yolundan, yüzümüzü geleceğe dönmek, ufkumuzu geniş, hedeflerimizi büyük tutmaktır. Bunun için, 10 Kasım’ları aydınlık geleceğimize yönelik atılımlarımızın esin kaynağı haline getirmeliyiz. Onun hayalleri ile yaşamalı, ülkülerini yaşatmalıyız.

Bu duygu ve düşüncelerle Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamı, kahraman asker Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyoruz.

Onun aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyor ve hepinizi sevgiyle selamlıyorum. Aziz ruhun şâd olsun. İlahi makamında rahat uyu ATAM…

KARTANEM ANAOKULU

Geleceğe Güvenle Atılan İlk Adım.....

Başarılı Bir Gelecek, Kartanem'le Gelecek

Etkinliklerimize Bir Göz Atın

Kartanem Anaokulu bir ekol...

Sadece bir okul değil, rol model bir ekol...

Çocuklarımız Neden Okul Öncesi Eğitim Almalı?

  • Okul öncesi sosyal ilişkileri geliştirir

    Okul öncesinde verilen anaokulu eğitiminde 3-5 yaş arasındaki çocuklar, ev ortamından çıkarak ebeveynleri dışındaki kişilerle de iletişim kurmaya başlar. Bu da günlük yaşam becerilerini artırması için ona fırsat yaratır. Arkadaş ilişkileri önem kazanır. Bir yandan oyuncaklarını ya da yiyeceğini paylaşmayı öğrenirken diğer yandan karşılıklı iletişim kurma yeteneğini geliştirir. Özellikle anaokulundaki arkadaşlarıyla yaşadığı çatışmaları yönetmeyi öğrenmesi, ileriki yaşamında fayda sağlar. Bu durum çocuğun çözümlemeyi öğrenmesini sağlarken, kendini nasıl ve ne zaman koruyacağına dair fikir sahibi olmasına yardımcı olur. Gelişen iletişim yeteneği sayesinde aynı zamanda karşısındaki kişiye saygı duymayı da öğrenir.
  • Okul öncesi eğitim gören çocuk eğitim hayatı boyunca fiziksel açıdan da geri kalmamış olur

    Okul öncesinde verilen anaokulu eğitiminde bir diğer önemli konu, fiziksel gelişimdir. Anaokulu, çocuğun psikomotor olarak gelişimine destek sağlar. Parmak kaslarının gelişimi için çok önemlidir. Çünkü ince motor ve kaba motor gelişimi anaokulunda gelişir. Yapılan aktiviteler çocuğun kalem tutma, resim boyama ya da makas kesme gibi işlemleri yapmasını sağladığından, çocuk ilkokula başladığında sınıftaki arkadaşlarından geri kalmaz. Tahtada gördüklerini daha rahat ve hızlı bir biçimde defterine yazabilir. Bunun dışında, anaokulunda çocuğun yaptığı aktiviteler sayesinde çocuk koşma, zıplama, fırlatma ya da tırmanma gibi kaba motor fonksiyonlarını da kullanır ve geliştirir.
  • Okul öncesi eğitim öz güveni artırıyor

    Okul öncesindeki dönemde anaokulunda eğitim alan çocuk, ebeveynlerinden uzakta, tek başına bulunduğu ortama ayak uydurmayı öğrenir. Kendi işini kendisinin yapması, sorunları kendisinin halletmesi ve bazı kararları kendisinin vermesi gerekir. Bu sayede kendine olan güveni ve bağımsızlık duygusu gelişir. Ve tabii ki bir toplum olarak yaşamanın gerektirdiği sınırlara ve kurallara uymayı da anaokulunda öğrenir.
  • Okul öncesi yetenekleri keşif dönemi

    Okul öncesinde anaokuluna giden 3-5 yaş arasındaki çocuğun sosyal ve duygusal gelişimi eş güdümlü hareket etmeye başlar. Hayatına yeni dinamikler gelir. Anaokulunda yapılan aktiviteler ile çocuk kendini tanımaya ve yeteneklerini keşfetmeye başlar. Bu sayede okula, bu yeteneklerini geliştirmiş olarak başlar. Tüm bu süreçte anaokulunun bir diğer önemli yanı ise çocukta var olabilecek herhangi bir gelişimsel sorunu erkenden keşfedilir.
  • Dil gelişimi hızlanır

    Evdeyken her türlü ihtiyacı anne ya da bakıcı kimse tarafından, hemen fark edilip karşılanan çocuk çok fazla konuşma ihtiyacı duymayabilir. Oysa anaokuluna giden çocuklar bir aradayken, istediğini elde etmek için konuşmak ve kendini ifade etmek zorundadır. Böylece çocuk, dili televizyondan değil, yaşayarak öğrenir. Ayrıca dil gelişimi yaşına göre yavaş gelişen çocuklar okula başladıktan birkaç ay sonra, dili kullanma açısından ciddi bir sıçrama yapmaktadır.

Yetenek Sınıflarımız

Sanatsal Yetenek Sınıflarımız78%
Dil Sınıflarımız89%
Çizim Sınıflarımız45%
Müzik Sınıflarımız65%

Kartanem Anaokulu ile

Eğitim Çağını Keşfedin
Eğitimci & Çalışan
Öğrenci
Sınıflar
Yetenek Sınıfları

Kurumsal

Yeni Eğitim Yılı Kayıtlarımız

Instagram

Top
Web sitemizi geliştirmek için çerezleri kullanıyoruz. Web sitemizi gezinerek, çerezlerin kullanılmasına izin vermiş olursunuz. Detay…